“Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı.” (Bakara: 275)
Cabir bin Abdullah radiyallahu anh anlatıyor. Dedi ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem (Veda’ Haccı’nda) insanlara şöyle hutbe verdi:
“Ey insanlar! Kan ve malınız birbirinize haramdır. Tıpkı şu ay ve şu şehrinizdeki şu gününüzün haram olduğu gibi… Dikkat edin! Cahiliye dönemine ait her şey ayağımın altındadır. Cahiliye döneminden kalan her türlü kan dâvaları da iptal edilmiştir. Kanlarımızdan ilk kaldırdığım kan dâvası Benu Sa’d kabilesinde emzirilirken Hüzeyl kabilesi tarafından katledilen Rebia bin Hâris’in oğlunun kanıdır. Câhiliye faizleri de kaldırılmıştır. Faizlerimizden ilk kaldırdığım faiz de Abbas bin Abdülmuttalib’in faizidir. Bunun tamamı kaldırılıp iptal edilmiştir…” (İbn-u Mace)
Bu hadis-i şerifte faizin cahiliye döneminin çirkin ve zalim adetlerinden olduğu ve bundan sonra artık faizle muameleye müsaade edilmeyeceği belirtilmiştir.
Zira İslam; adalet, sevgi ve kardeşlik temellerini yerleştirmek; dayanışma, yardımlaşma ve merhamete dayalı İslam toplumunu inşa etmek, zulüm ve istismarın her çeşidini izale etmek ve cahiliyetin bütün hastalıklarını yok etmek için geldi. Bundan dolayı İslam’ın faize karşı duruşu kesin ve tavizsizdir. Mutlak bir şekilde onu yasakladı. Tüm zarar ve çirkinliklerini ortaya döktü. Onunla muamele edenleri tehdidin en şiddetlisi ile tehdit etti. Bu durum Kuran-ı Kerim’in ve nebevi hadislerin nasslarında apaçık bir şekilde varid oldu.
Gerek Kur’ân-ı Kerimde gerek sünnet-i seniyede faizin haram kılınıp yasaklanması -diğer kötü alışkanlıkların yasaklanmasında olduğu gibi- belli merhalelerin takibi neticesinde ve hikmetle olmuştur. Bu vesile ile terkedilmesi daha kolay olmuştur.
Kur’ân-ı Kerim’in faizi yasaklamasındaki metodu:
Faiz cahili toplumun kök salmış kötü adetlerinden ve zalim uygulamalarından idi. Hayat düzenlerinin ve geçim üsluplarının ayrılmaz parçasıydı. Bu nedenle Kuran-ı Kerim’de yasaklanması bir defada olmamıştır. Aksine ilahi vahyin devam ettiği uzun yıllar boyunca birbirini takip eden birkaç merhalede ve değişik yerlerde Kur’ân-ı Kerim’in inişi ile yasaklandı.
Kur’ân-ı Kerîm’de faizle ilgili âyetler dört grupta toplanabilir. Nüzûl tarihleri farklı olan bu âyetler, faizin yasaklanmasında tedrîcî bir yol takip ederek faize karşı önce sitem ve ta’rizde bulunmuş, sonra faiz ile muamele eden Yahudilerin akıbetlerinden bahsetmiş, daha sonra açık ve kesin bir ifade ile onu yasaklamıştır.
Kur’an’ın benimsediği bu tedrîcî yöntem, içkinin dört ayrı âyetle haram kılınmasıyla benzerlik göstermekte olup bunun da İslâm’ın yaygınlık kazanmış sosyal hastalıklar karşısında uyguladığı metodun tabii bir sonucu olduğu şüphesizdir.
- Yasaklama merhaleleri
Alimler bu konu ile ilgili Kuran-ı kerimin merhalelerini araştırmışlar ve dört merhale olduklarını tespit etmişler. Birincisi Mekke’de başlamış diğerleri Medine’de devam etmiştir.
Bu merhaleler şöyledir:
Birinci merhale:
Bu merhale faizi kötü gösteren nasihatlerden ibarettir. Bu da Rum suresinde geçer:
“İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, bunu yapanlar -sevaplarını ve mallarını- kat kat arttıranlardır” (Rûm: 39). Müfessirlerin çoğuna göre Mekke döneminde nâzil olan bu âyette geçen ribânın Kur’an’ın yasakladığı o çağdaki Araplar arasında çirkin karşılanmakla birlikte son derece yaygın olan faiz işleminin kastedildiği yönündedir. (Taberî, Şevkânî, Fetḥu’l-ḳadîr, Âlûsî).
Burada faizin sevabının olmadığı ve Allah katında bir değeri ve kıymetinin bulunmadığı zikredilirken onun aksine zekatın ise büyük sevabının olduğu ve mükâfatının katlanacağı ifade edilmiştir. Faizin haram olduğuna ve cezasının bulunduğuna açık bir şekilde değinilmemiştir. Sadece ileride gelecek yasağa insanların hazır hale gelmesi istenmiştir.
İkinci merhale
Ders ve ibretlerden ibarettir.
Kuran-ı Kerim bize, işledikleri zulüm ve Allah’ın emirlerine muhalefetlerinden dolayı Allah’ın Yahudilere verdiği şiddetli cezayı anlatırken şöyle buyuruyor:
“(Yahudiler) menedildikleri halde faizi almalarından ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemelerinden dolayı içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık.” (Nisâ: 161).
İşte burada Müslümanlar için, Yahudilerin yaptıklarını yapmasınlar aksi taktirde Yahudilerin başına gelen Allah’ın ceza ve gazabı onlara da ulaşacaktır diye ders ve ibret vardır. Ayrıca ileride olacak faiz yasağı düşüncesinin daha kolay kabul edilmesi için bir hazırlıktır.
Kur’ân-ı Kerîm’in faizin Yahudilere yasaklandığını haber vermesi faizin kaynağına dikkat çekmesi bakımından da önemlidir. Zira Arap toplumunda faizin yaygınlaşmasının önemli sebeplerinden biri de onların komşuları olan Yahudilerin uygulamalarıdır.
Bu âyet ayrıca faizin önceki şeriatlarda da yasaklandığını haber vermekte ve dolayısıyla İslâm’daki faiz yasağını bir başka açıdan tekit etmektedir. Âyetin muhtevasını bazı hadisler de desteklemektedir. Hz. Peygamber’e gelen iki Yahudi, “Biz Musa’ya apaçık dokuz âyet verdik” (İsrâ: 101) meâlindeki âyetin mânasını sormuşlar, Resûl-i Ekrem de dokuz âyetin, içinde faiz yasağının da bulunduğu dokuz haramdan ibaret olduğunu söylemiştir (Tirmizî). Ancak Yahudi ileri gelenleri bu emri tahrif ederek söz konusu yasağın sadece Yahudiler arasında geçerli kılındığı, Yahudi olmayanlardan faiz alınabileceği şeklinde bir yorum ve uygulama getirmişlerdir.
Üçüncü merhale
Kısmi yasaklama merhalesidir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin; Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz” (Âl-i İmrân: 130).
Bu ayet-i kerime faizden açıkça nehyetmeyi içeriyor ancak sadece faizin bir şekli olan ve kat kat artan fahiş veya -miktarı ne olursa olsun- “riba el-fadl” denilen fazlalık faizinden nehyetmiştir. Tabi bu arada ayette zikredilmeyen faizin diğer durumlarının caiz olduğu kastedilmemiştir.
Dördüncü merhale
Tehditle beraber olan mutlak ve kesin haram kılmayı içermiştir. Bu merhale şu ayetlerle gerçekleşmiştir.
“Faiz yiyenler -kabirlerinden- şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden ayılışı gibi kalkacaklardır. Bu hal onların, ‘Alım satım da tıpkı faiz gibidir’ demeleri sebebiyledir. Halbuki Allah alım satımı helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah’a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar. Allah faiz karışan malın bereketini giderir, sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden kimseleri sevmez… Ey iman edenler! Allah’tan korkun, eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terk edin. Şayet böyle yapmazsanız Allah ve resulü tarafından açılan savaştan haberiniz olsun. Ancak tövbe edip vazgeçerseniz ana paranız sizindir. Böylece ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz” (Bakara: 275-279)
Bu âyetlerle faiz kesin olarak yasaklanmıştır. Kur’an’da, “Ana paranız sizindir” denilmek suretiyle verilen ödünçte alacaklının hakkının sadece ana para olduğu belirtilmiş ve ana paraya yapılacak az veya çok her türlü ilâvenin faiz kapsamına gireceği ifade edilmiştir.
B- Tehdit, korkutma ve engelleme çeşitleri:
Apaçık görüldüğü gibi bu ayetler sadece faizin kesin bir şekilde haram olduğunu ifade etmemiş aynı zamanda faiz ile amel edeni tehditlerin en şiddetlisi ile korkutmuştur.
1- Faiz yiyenlerin yeniden dirilecekleri andaki kötü durumdan nefret ettirmiş:
Kıyamet günü kabirlerinden kalktıklarında şeytanın çarptığı saralı deliler gibi sağa sola yere düşe kalka haşrolunacaklarını ifade etmiştir. (Bakara: 275) Acaba uyanışı böyle olanın cehennemdeki durumu nasıl olacak?
2- Faiz yiyenlerin ebediyen cehennemde kalacaklarını söylemiştir:
“Allah’tan kendisine bir tebliğ gelip tevbe eden kişinin tevbesi kabul olur ancak (alış-veriş gibi mübah olduğunu iddia ederek) faize geri dönen cehennem ehlidir, ebediyen orada kalacaktır.” (Bakara: 275)
3- Sadakaların bereketlendirileceğine karşılık faiz gelirinin yok edileceğini ifade etmiştir:
Allah celle celaluh faizin karıştığı malın bereketini giderecek. Hem dünyada hem ahirette sahibi için bela ve musibet getirecek. Öbür tarafta sadakayı, sadakanın verildiği malı bereketlendirip arttıracaktır. (Bakara: 276)
4- Faiz yiyeni çok günahkâr ve nankör olarak vasıflandırmıştır:
Allah’ın kendisine verdiği servet ve zenginlik nimetine karşılık şükrederek zayıf ve çaresizlere yardım etmesi gerekirken bu serveti onların malını haksız yere almak için alet etmesi ve daha fazla sıkıntı çekmelerine sebep olması elbette büyük bir zulüm ve nankörlüktür.
5- Faiz yiyenler Allah ve Resulünden gelen bir savaş ile tehdit edilmişlerdir:
Faizli mal veren kişi alacağı faizi terk etmezse Allah ve Resulü ona harp ilan etmiş o da onlara karşı savaşa tutuşmuştur. (Bakara: 279)
Henüz tahsil edilmemiş faizleri bırakmayı emreden âyetin inmesi üzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu konudaki ilk açıklamayı, Amroğullarının Mugireoğulları’ndan faiz alacaklarını talep etmeleri üzerine yapmıştır. Mekke Valisi Attâb b. Esîd’e mektup yazarak, “Ya razı olurlar ya da onlara harp ilân edersin” (Taberî) buyurmuştur.
Sünnet-i seniyyenin faize karşı duruşu
Faizden nefret ettirmek, haram olduğunu bildirmek ve kötülemek konularında sünnet Kur’an-ı Kerim’i takip ederek desteklemiş bazen de daha şiddetli tenfir etmiştir.
1- Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem faizi helak edici yedi şeyden saymıştır. (Buhari, Müslim)
2- Faiz akdinde bulunanları lanetlemiştir:
Cabir bin Abdullah’tan rivayet edilmiştir: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem faiz yiyeni, faiz vereni, faiz katibini ve iki şahidini lanetlemiştir. (Müslim)
3- Faizin cezası zinanın cezasından kat kat fazla olduğuna işaret etmiştir:
Kişinin bilerek bir dirhem faiz yemesi Allah katında 36 defa zina etmekten daha şiddetlidir. (Müsned)
4- Faizin çok çeşidi olduğunu en düşük olanının bile çok çirkin olduğunu söylemiştir.
Faiz 72 kısımdır. En düşüğü kişinin annesi ile zina yapması gibidir. (Taberani: Evsat)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve doğru muamele metodu
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem faiz bataklığına düşmememiz için bize sağlam muamele metodunu da belirtmiştir. Hangi malların satışının hangi durumda faiz olacağını açıklamıştır. Bununla ilgili çok hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:
a- “Altına karşılık altın, gümüşe karşılık gümüş, buğdaya karşılık buğday, arpaya karşılık arpa, hurmaya karşılık hurma, tuza karşılık tuz cinsi cinsine birbirine eşit ve peşin olarak satılır. Malların sınıfları değişirse peşin olmak şartıyla istediğiniz gibi satın” (Müslim, Tirmizî).
Bu hadislerden birinin devamında, “Müşteri evine girecek kadar bile vade isterse vermeyiniz; çünkü sizin hakkınızda ramâdan (ribâ) korkuyorum, ramâ ise faizdir” (Muvaṭṭaʾ, Müsned) ifadesi yer alır.
b- Faizin alacaklıya menfaat sağlayan özelliğini belirten rivayetlere gelince, Abdullah b. Selâm’a göre bir yük saman veya arpa yahut kuru yonca bile olsa borçlunun alacaklıya hediye edeceği her şey faizdir (Buhârî).
c- Hayber’in fethinden sonra Allah Rasûlüne ganimet olarak getirilen boncuk ve altından oluşan bir gerdanlığı Fudâle b. Ubeyd 12 dinara satın almıştı. Altınlarını ayırınca yalnız bunların 12 dinardan fazla olduğunu gördü. Durumu Allah Rasûlüne anlatılınca; “Âltınlar ayrılmadan satın alınmaz” buyurdu (Müslim).
d- Ebû Saîd el-Hudrî ve Ebû Hüreyre’den (radiyallahu anhuma) nakledilen bir hadis-i şerif şöyledir: “Resûlullah bir zatı Hayber’e vali göndermiş, o da kaliteli bir hurma getirmişti. Resûl-i Ekrem ona, ‘Hayber’in bütün hurmaları böyle midir?’ diye sordu: O da, ‘Hayır yâ Resûlellah! Biz bunun bir ölçeğini iki ölçeğe, iki ölçeğini üç ölçeğe alıyoruz” cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, ‘Öyle yapma; âdi hurmayı para ile sat, sonra bu para ile kaliteli hurma al’ dedi” (Müslim).
Bu yasak, alışverişe konu malın miktar, kalite ve vasıf itibariyle bilinir olmasını ve parayla değerinin belirlenmesini sağlayarak hem aldanmayı önleme hem de paraya dayalı piyasa ekonomisini canlandırma gibi sebeplere dayanmaktadır.
Allah celle celaluh fitne ateşinin ve her yeri kasıp kavurduğu faizin kara bulutlarının her tarafı sardığı bu zor zamanda bizleri Hafîz isminin tecellesi ile muhafaza buyursun!. Âmîn!.